17 Aralık 2012 Pazartesi

Masallara İhtiyacımız Kalmadı mı?



            Sex and the City serisinin ilk sinema filminde baş karakter Carrie’nin  arkadaşının küçük kızına Pamuk Prenses’in masalını okuduğu bir sahne var. Masal “ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” sözleriyle sona erdiğinde, sevdiği adam tarafından nikah masasında henüz terkedilmiş olan genç kadın küçük kıza dönüp çekingen bir tavırla sorar: “Bunların gerçek olmadığını biliyorsun değil mi?” Kız başını sallayarak onaylar.            
             Ve hemen sonra yalvaran bir gülümsemeyle:
             “Bir kez daha...” der.




            Çocuklar belki de sırf sonunu duymak için aynı masalı defalarca okuturlar. Büyüdüklerinde de bu döngü değişmez aslında: Sakınmadan defalarca dalarlar ormanın karanlıklarına, her seferinde büyüsüne kapılıp tereddüt etmeden zehirli elmanın tadına bakarlar ve sevginin dokunuşuyla yeniden dirilinceye kadar mezarda beklemeye razı olurlar.  Defalarca dinledikleri “ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” cümlesi yolculuk boyunca onlara eşlik eder, güç verir, cesareti ateşler, sabrı çoğaltır. 

            Geçenlerde televizyon dünyasının önde gelen bir ismi yine televizyonda verdiği röportajda masalların çocukların gerçeklik duygusunu zedelediğini savunuyordu. Kendi çocuklarına masal okumadığına dair  açıklamalarını hayretle dinledim. Çok yazık.

            Masallar çocukları hayata hazırlar. Bilinçaltının dilinden konuşur... Gerçeklik duygusunu yitirmiş bazı yetişkinlerin uydurma sandığı bu ortak lisan nesillerdir her çocuğa aynı hikayeyi anlatır. Yürüyecekleri yolu, tadacakları acıyı, düşecekleri karanlığı ve yolculuğun sonunda onları bekleyen hazineyi tarif eder. En klişeleşmiş anlatımla: “yol ne kadar sarp ve dikenli olursa olsun” sonunda mutluluğun kaynağından içeceğini kulaklarına fısıldar. Hayatın zorluklarına rağmen kahramanımız güvendedir.


            Pamuk Prenses’in Grim kardeşlerce yazılan orjinal versiyonunda  kötü kalpli üvey anne de ölmüyor aslında. Tıpkı Sindirella’nın öyküsündeki gibi etkisiz hale getiriliyor. Çünkü kötülük yaşamak zorundadır. Aksi takdirde bütün eksik kalır, denge bozulur, mutlak ve kusursuz olan mevcudiyetini yitirir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder